Kıyamete kadar gelecek olan yüz milyarlarca insana dünya ve âhirette rehberlik edecek olan bir kitabın yeryüzüne geliş günü ve bunun yıldönümleri elbette ki müstesna bir gün olmalı, bayramlar, ihtifaller ve merasimlerle kutlanmalıdır. O gün diğer günlerden daha kıymetli, daha şerefli olmalıdır. Gerçekten de öyledir, Kur’ân-ı Kerîm, muhtelif âyetleriyle Kâdir gecesine temas eder ve kıymetini, ehemmiyetini dile getirir: Duhan suresi Kadir gecesi’nin kudsiyetine kasemle başlar:

Hâmîm, (Helal ile haram ve sair hükümleri) açıkça bildiren bu Kitab’a yemin olsun ki, biz O’nu mübarek bir gecede indirdik. Biz (O’nunla kâfirlerin uğrayacakları azâbı) haber vericileriz. Her hikmetli iş, nezdimizden çıkan bir emir ile, o gecede ayrılır…” (Duhan: 44/1-5).

Kadr suresi, o gecede Rabbimizin rahmet ve mağfiret ırmaklarının taşıp, her tevbekârı içinde garkedecek bir deryaya dönüştüğünü, hayırların bire binler, yüzbinler katıyla kabul edildiğini belirtir:

Biz, onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik… Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda Melekler ve Ruh, Rablerinin  izniyle her bir iş için, iner de iner. O gece tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır.”

Bu âyetler de gösteriyor ki, Cenab-ı Hak, tıpkı dünyevî nizamatta bazı hususî kutlama ve af günleri bulunduğu gibi Kadir gecesini, hususi mağfiret günü yapmış, o gün yapılan tevbelere, hayırlara -mûtad “bire on” ölçüsünün pek fevkinde-, asgari bire otuz bin karşılık takdir buyurmuştur.

Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’le birlikte Ramazan’ın orta on gününde i’tikafa girdik, yirminci günün sabahı olunca eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir hutbe irad etti ve) sonra şunu söyledi:

“İtikafa girmiş olanlar, itikaf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti, sonra unutturuldu. Siz, son onda ve tek gecelerde  arayın. Ayrıca bu gece kendimi su ve çamur içinde secde eder gördüm.” Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) itikaf mahalline dönünce, o günün sonuna doğru hava bozdu. Mescid o sıralarda (üzeri dallarla örtülmüş) çardak şeklindeydi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’n burnu ve burun yumuşağı üzerinde su ve çamur bulaşığını gördüm. Bu gece 21. gece idi.
Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr: 2, 3, İtikaf: 1, 9, 13; Müslim, Sıyâm: 213, (1167); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/405-406.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here