Ölüm insanın geçici dünya hayatından, zevklerinden, heva ve heveslerinden ilişiğinin koparılıp ebedi olan ahiret hayatına yaptığı yolculuğun adıdır. Allah (cc), ölüm ile ilgili bize birçok nasihat ve misaller vermiştir.

Biliniz ki Allah yer yüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık. (Hadid, 17)

Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (Enbiya, 35)

Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi bizler bu dünyaya bir imtihan için gönderilmiş olup yaptığımız iyi ve kötü amellerin neticesi olarak cennet ve cehennem ile karşılaşacağız. Peki bunların hepsi hak, hepsi gerçek, hepsi biliniyorken ve ortada hiç bir belirsizlik yokken neden Allah’ın istediği gibi bir kul olmaya çalışmıyoruz?

Çalışmıyoruz çünkü imanı taklidi olarak yaşıyoruz. Sanki ölenler başkaları, günahkarlar başkaları, bizim kalbimiz temiz! Bizim kimseye bir zararımız yok! Evet şeytan denen insanoğlunun en büyük düşmanı bizi yine bizi yaratan Allah’ın rahmetiyle kandırıyor. Oysa Allah (cc); “dikkat edin şeytan sizi Allah’ın rahmetiyle kandırmasın” buyuruyor. Allah bizi her türlü tehlikeye karşı uyarıyor ve bize uyarıcılar gönderiyor fakat biz uyanamıyoruz.

Ensardan bir adam Peygamberimiz’e sordu: “Mü’minlerin hangisi en akıllıdır?” Aleyhi’s-salâtu ve’s-selâm: “Ölümü en çok hatırlayandır ve ölümden sonra en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.” buyurdular. (Kütüb-i Sitte Terc. 17/598)

Ölüm insanoğlunun vakti gelince ne bir adım ileri ne bir adım geri gidemeyeceği andır.
Öldükten sonra amelleri ile baş başa kalan insan pişmanlık içinde sızlanıp durur. Bu sızlanış boşunadır çünkü Allah insana dünya hayatında her türlü imkan ve şartları sağlamıştır. Bizi diğer canlılara üstün kılmış ve onlara vermediği akıl nimetini bize vermiştir. Akıl nimeti güzel bir özelliktir. Tabiki akıl nimetini kullanan için. Eğer akıl Allah’a iman yerine isyan ediyorsa insanı hayvanlardan daha aşığıya (esfele safilin)’e götürür. Ölümden kaçış yoktur.

Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez. (Vakıa, 60)

Bunun için Allah’a çokca dua etmeliyiz;

“Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!” (Yusuf, 101)

Ölümün yok olduğu tek yer Ahiret yurdudur. Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: “Kıyamet günü ölüm, alaca bir koç suretinde getirilir. (Ebu Kureyb şunu ziyade etti:) Cennet ile Cehennem arasında durdurulur. (Hadisin kalan kısmında ittifak etmişlerdir). Müteâkiben: Ey Cennet ahalisi! Sizler bunu tanıyor musunuz? denilir. Cennetlikler hemen başlarını kaldırıp bakarlar ve: Evet, bu ölümdür derler. Sonra: Ey Cehennem ahalisi! Sizler bunu tanıyor musunuz? diye sorulur. Onlar da başlarını kaldırarak bakarlar ve: Evet, bu ölümdür derler. Bunu takiben koçun kesilmesi emrolunur ve derhal boğazlanır. Bundan sonra: Ey Cennet halkı! Cennette ebedi yaşayacaksınız, artık ölüm yoktur. Ve ey Cehennem halkı! Sizler de ebedisiniz, artık ölüm yoktur denilir.” Bundan sonra Allah Resulü şu ayeti okudu: Onları hasret günü ile korkut. Çünkü onlar hâlâ gaflet içinde ve hâlâ iman etmemişken iş bitmiş olur. Allah Resulü bu ayeti okurken eliyle dünyaya işaret etmiştir. (Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 5087)

1 YORUM

  1. قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
    De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. EN’AM-162

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here