Dünyaya olan sevgimiz ve bağlılığımız çoğu zaman yaşantımızı öylesine etkisi altına almıştır ki sanki ebediyete kadar bir hayat sürdürecekmiş gibi dünyalık peşinden dur durak bilmeden bir koşuşturma içindeyiz.
Hal böyle olunca gerek şeytan ve gerekse çevremizde bulunan şeytan dostlarının açık hedefi haline geliyoruz.
Allah, Fâtır Suresinin 5. ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında sizi aldatmasın’’
ayeti ışığında dilimiz döndüğünce birkaç kelam etmeye çalışacağız.
Şimdi ayette kastedilen ana tema şeytanın insanları ve bizi Allah’ın sonsuz merhametine güvendirerek günaha sevk etmekte olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Çevremizde şeytanlaşmış, adeta azgınlıkta Firavunları, Nemrutları ve Ebu Cehilleri geride bırakacak azgın insanlarla dolu olduğunu görüyoruz.
Bunların bazen Müslümanları aşırı dinci olarak nitelendirdiklerini veya mümine hanımları öcü, sakallı mümin erkekleri ise yobaz olarak lanse etmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz.
Bilindiği üzere Allah’a ilk isyan eden şeytandır. Neye karşılık olarak; Adem’in (asm) yaratılışına ve O’nun kendisinden üstün olamayacağı kanısının kendisinde peyda olması neticesinde, gururunun ve kibrinin kurbanı olarak asi olmuştu.
O (Şeytan) da ayette geçtiği üzere insanları saptıracağı tehdidinde bulunmuştu. İşte burada, bu ifadeyle Allah, Şeytan ve şeytanlaşmış insanların, aldatmak için izledikleri farklı bir yöntemi ifade ederek; “onlar sizi Allah ile aldatmasın” buyuruyor. Ardından da Şeytan’ın insanlara apaçık düşman olduğunu bildirerek ondan ve hilesinden uzak durulmasını istiyor.
Burada akla gelen soru şudur; Şeytan insanları nasıl Allah ile aldatır? Yine yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’den yararlanalım. Hani Musa (asm) Tur Dağına çıkınca kavmi sapıklıkta tekrar ileri gitmiş, Samiri; “İşte bu sizin de Musa’nın da Rabbidir. Fakat O’nu unuttu.” (Kasas, 28/88) diyerek, altından buzağı yapıp bu putun onların da Musa’nın da Rabbi olduğunu söylemiş ve onları buna ikna etmişti. Tarih boyunca Samirileşen insanlar hep var olmuş ve olacaklar da. Yine Yahudi ve Hristiyan din alimleri insanların Allah ile olan münasebetlerinin kendileri dışında icra edilemeyeceğini söyleyerek insanların Allah’a karşı asi olmalarını sağlamışlardı.
Çok uzaklara gitmeye gerek yok, içimizde de bu örneklere benzeyen bir çok şarlatan çıkmış insanları peşlerinden sürüklemişlerdir. Kendisini Mehdi ilan edeni mi ararsın, zamanın kutbu olduğunu söyleyeni veya kendi çıkarlarına Allah ve Resulünü (asm) alet edeni mi ararsın? Bunlarda insanları Allah ile aldatıyorlar.
Neden mi? Şöyle düşünün ki çok sevdiğiniz bir yakınınız vefat etmiş ve sizde ona son göreviniz olan defin işlemi için kabristandasınız. Mevta kabre indirilmiş üstü toprak ile örtülmüş, hoca efendi telkin okumakta siz ise her ölümlünün akıbetinin vazgeçilmez yeri, ahiret hayatına irtihalinde son kapısı olan kabrin başındasınız. Sevdiğiniz insanın ukba alemindeki vaziyetinin ne olacağı ile ilgili ciddi endişe içindesiniz. Tam bu esnada biri size yaklaşıyor ve şöyle diyor; “O’nun durumu pek iyi değildi fakat bazı Allah dostları cenazelere katılırlar, falanca zat onun imdadına yetişti de o da hesabını kolay geçti.” Şimdi sizin gözünüzde o falanca zatın durumu ne olur? Kurtarıcı olmaz mı? Allah, hiç kimseye gaybı bildirmemiş ve gaybına da ortak etmemiştir. Şimdi soruyorum size, bu, insanları Allah ile aldatmak değil de nedir?
Allah ile aldatmanın başka şekli ise sinema ve televizyon ekranlarıdır. Bir zamanlar bol bol sinema filmlerinde sakallı, cübbeli, tespihi elinde, insanlara cennetten tapu veren hoca tiplemeleri ile insanların bilinç altına bir takım mesajlar yollanmadı mı?
İnsanları Allah ile kandırmanın en gizemli ve en etkin yolu olarak keşfedilen bu yöntem, yerli işbirlikçilerin yardımıyla şimdi de küresel emperyalizmin temsilcileri tarafından kullanılmaktadır.
Bunları tanımanın ve şerlerinden korunmanın yolu, İslam’ın aslını çok iyi tanımaktan ve anlamaktan geçmektedir. Bir şeyin gerçeğini bilmeyen sahtesini nasıl anlayacak? İslam’ın gerçeği Kur’ân ile takdim edilmiş, Peygamber (asm) ile hayata geçirilmiştir. İslam öğrenilecek ise Kur’ân’dan öğrenilecek, Müslüman olunacak ise (ki maksadımız odur) Kur’ân’la Müslüman olunacaktır. Allah, Peygamberine:
“Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Hiç kuşkusuz sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.” Zuhruf, 43
buyurmaktadır.
Böylece Allah, insanları sorumlu tutacağı kitabı; Kur’ân, örnek olarak alınacak insanı da; Hz. Muhammed (asm) olarak ilan etmiştir. Dünyada bundan başkasına itibar edenlerin, hesap gününde sonları hüsran olacaktır.