Kapitalist düzenin doğurduğu ve beslediği modern dünyada, maneviyatımız gün geçtikçe yara almaya devam ediyor. Bu kanlı düzenin içerisinde var olma mücadelemizde Rabbimizin bizlere ilaç mahiyetinde seçtiği nimetlerden birisi de Ramazan ayı ve oruç ibadeti. Peki Ramazan ayı sadece oruçtan mı ibaret?
Rabbimiz, Bakara Suresi’nin 185. ayetinde;
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır.
buyurmaktadır. Yazıya girişte değindiğimiz kapitalist düzen ve haddi aşmaması gereken maişet endişeleri neticesinde ömrümüz Kur’ân’ın uzağında geçmekte ve “doğruyu eğriden ayırmanın açık delillerini” tefekkür etmediğimiz için de yanlışa sık sık düşerek arızalı bir hayat yaşamaktayız.
Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’an’ı büsbütün terkettiler. – Furkan, 30
ayetinde şikayet edilen ve o gün geldiğinde pişman olmak istemeyen kullardan olmak istiyorsak, Kur’ân ile olan hukukumuzu asgari müşterekten azami seviyeye getirmeli ve tabir-i caiz ise Allah ile aramızı düzeltmemiz gerekmektedir. Kim o gün geldiğinde Resûlullah (asm) tarafından şikayet edilen ve Allah’ın azarlayıp konuşmadığı kullardan olmak ister ki?
Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır. – Âli İmrân, 77
İşte Ramazan ayı içerisindeki itikâf, tam da burada bize en kuvvetli ilaçları içeren bir reçete mahiyetinde sunulmaktadır. Peki itikâf nedir?
İtikâf Nedir?
Ramazan ayı denilince akla gelen ibadetlerden biri de itikâftır. İtikaf bir şeye devam etmek, insanın kendisini bir yerde alıkoyması, bir yere kapanıp ibadetle meşgul olması anlamınadır.
İtikâfın amacı; dünyayla ilişkileri asgari düzeye indirerek kişinin kendisiyle baş başa kalması, daha fazla ibadet yaparak, dua ederek günahlarının bağışlanmasını umması ve Allah’a daha çok yaklaşmasıdır.
İslami literatürde itikâf, “bir mescitte Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle ve belirli kurallara uyarak inzivaya çekilmek” demektir. Hadis kaynakları Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretten sonra her yıl ramazanın son on gününde itikâfa çekildiğini, hanımlarının da genelde Resûl-i Ekrem’le birlikte itikâf yaptığını nakleder (Sahih-i Buhârî, “İtikâf” Sahih-i Müslim, 3; Tirmizî, “Savm”,80). Hz. Âişe (r.anha)’nin bildirdiğine göre Rasûlullah (asm) Ramazan’da son on gün girince geceleri ihya eder, ailesini ibadet için uyandırır, ibadete daha çok önem verir, diğer vakitlere nispetle daha çok ibadet eder ve Müslümanlara da bunu tavsiye ederdi. (Sahih-i Müslim, “İtikâf”, 7)
Neden İtikâf?
Allah Resûlü’nün (asm) itikâf için gösterdiği bu hassasiyetin ardında yatan sebep, bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir gecesini ihya etme düşüncesiydi. Resûl-i Ekrem, son on günü itikâfta geçirmekle, âdeta bu kadirli geceyi, gece gündüz ibadetle, tefekkürle geçirmek istemekteydi. Nitekim Cebrail (as) tarafından Kadir gecesinin Ramazan’ın son on gününde olduğu kendisine bildirilene kadar Hz. Peygamber, önce Ramazan’ın ilk on gününde, sonra ortasındaki on günde itikâfa girmişti. Ancak her defasında Cebrail (as), “Aradığın şey önünde (ki günlerde).” diye uyararak nihayetinde onu son on günde itikâfa girmeye sevk etmişti. (Buhârî, Ezân, 135)
Günümüzde İtikâf
Modern hayatta gündüzleri iş güç, geceleri televizyon gibi pek çok oyalayıcı nedenden dolayı, tefekküre, daha doğrusu kendisine zaman ayıramayan Müslüman için bulunmaz bir fırsattır itikâf.
Son yıllarda kimi çevrelerin, hayatın yoğun stresine ve sorunlarına karşı, reiki, meditasyon, yoga gibi bazı uygulamaları yegâne çözüm gibi sunulabilmektedir. Oysa huşû içinde kılınan namaz ile itikâf içinde geçirilen vakitler, sadece bir zihin boşalması değil, aynı zamanda imanın kemale erdirilmesi gayreti, nefis muhasebesi, nefis terbiyesi ve tezkiyesidir aslında. Kişinin nereden geldiğini ve nereye gittiğini derinlemesine tefekkür ederek hedeflerine daha emin adımlarla ilerlemesi için tamamen kendine ayırdığı vakitlerdir. Bireyin kendini hatırlamasıdır, Rabbini hatırlamasıdır, hakikat aynasına bakıp kendine gelmesidir.
İtikâfın Şartları
Diğer ibadetlerin olduğu gibi itikâfın da birtakım şartları vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Niyet: Niyet diğer ibadetlerde şart olduğu gibi itikâfta da şarttır. Niyet etmeksizin camide beklemek itikaf yerine geçmez.
- Erkeğin beş vakit cemaatle namaz kılanan mescide itikafa girmesi: İtikâfın en faziletlisi Mescid-i Haram’da, sonra Mescid-i Nebevî’de, sonra Mescid-i Aksâ’da olandır. Diğer mescidlerdeki fazilet cemaatin çokluğuna göre değişir.
- Oruç: Vacip olan itikâf için şarttır.
- Kadınların hayız ve nifastan temiz olmaları: Cünüblük oruca mani olmadığı için taharet, vacib olan itikâfta bile şart değildir. Onun için itikâfa giren mescid içerisinde ihtilam olursa itikâfı bozulmaz.
Daha detaylı bilgi isteyenler ilmihal ve fıkıh kitaplarının ilgili bölümüne müracaat edebilirler.
Nerede İtikâfa Girebilirim?
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından itikâf ibadetini yapmaya müsait camilerin listesine http://ramazan.diyanet.gov.tr/tr-TR/CamiBilgileri/CamiBilgileri adresinden erişebilirsiniz.
NOT: Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Pendik ilçemiz için itikâf ibadetine izin verilen camiler, 15 Temmuz Şehitler Camii ve Pendik Sahil Camii olarak belirlenmiştir.
Rabbimiz ! Bizlere; Ramazan’ın bereketinden faydalanmayı ve hakkıyla edâ edilmiş Ramazanlar, oruçlar, itikâflar ve Kadir geceleri geçirmeyi nasip eyle.
[…] de itikâfa son on gün içerisinde girmesi ve bizleri de teşvik etmesi, ibadetin ve duanın sürekliliğinin […]