İslam, insanlık tarihinin ilk anından beri Allah’ın bizim için seçmiş olduğu, tek ve hak olan dindir. İnsanlara, yaratılış gayesini ve varoluş hikmetini bildiren, dünya üzerindeki halifelik vazifesini yerine nasıl getireceğini anlatan, faydalı işler yapmaya sevk eden, zararlı işlerden de alıkoyan, tabiri caiz ise insanın insan gibi nasıl yaşayacağını anlatan hayat nizamıdır.
Peki hak olan bu hayat nizamının, zulüm vârid olduğunda, bu dine mensup olduğunu beyan eden ve Müslümanım diyenin zalimin karşısında nasıl duracağını ve mazlumun yanında nasıl olacağını söylememiş olması hiç düşünülebilir mi?
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? – Nisa, 75
Ayet gayet sarih ve net. Peki biz bu net pencereden kendimize ve Müslümanlara baktığımızda ne görüyoruz?
Zulüm / haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır
Biz zulüm karşısında susmuyoruz, susmuyoruz da konuşmaktan başka bir şey de yapmıyoruz. Geceleri çay ocaklarında ümmetin vahdetini sağlama planları ile zaman geçirirken, sabah namazlarına kalkmıyoruz. Gecelerimizi Müslüman coğrafyalardaki mazlum kardeşlerimiz için en azından dua ederek ihya etmek varken, biz ahlaksız dizilerin pençesinde zamanımızı öldürüyor, sıcak yataklarımızı Allah’ın rızasını kazanmak için terk edemiyoruz.
Arakan kan ağlarken, Suriye’de her gün bombalar yağarken, Filistin’de kısır siyasi çekişmeler Müslümanların derdini arka plana atmış iken, bizim en büyük derdimiz bunlar olması gerekirken dönüp kendimize tekrar tekrar sormalıyız: Senin en büyük derdin nedir?
Senin en büyük derdin; kombinesini aldığın futbol takımının maçlarına gitmek için saatlerini trafikte harcamak mı? Allah’ın rızasını kazanmak için evindeki rahatını bırakmak neden zor geliyor de futbolu kendine din edinmişsin gibi futbol için bir dizi zorluğa katlanıyorsun?
Senin en büyük derdin; taraftarı olduğun futbol takımının maçını izlerken kendinden geçercesine haykırarak tezahürat yapmak mı? Zalime karşı sesini yükseltmek, mazlumun hakkını savunmak için neden ağzını açmıyor, meydanlara inmiyorsun?
Kazandığın paradan kırk takla atarak verdiğin kırkta bir zekat ile cenneti kazandığını, inci ve mercan köşklerden müteşekkil kooperatifler kurduğunu mu zannediyorsun? Oturacak, kendini koruyacak dört duvarı olan bir barakası bile olmayan insanlar varken ev üstüne ev alma sevdan nedendir?
Üç tane yetimin bir aylık masrafını karşılayacak parayı havaya üflerken nasıl rahat olabiliyorsun?
Üç ailenin bir günlük iaşesini sosyal medyada reklamını yaptığın bir akşam yemeğine nasıl rahatça harcayabiliyorsun?
Bu mu Allah’ın dinini kendine dert edinmek? O Allah ki ne buyuruyor;
Mü’minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va’detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır. – Nisa, 95
Senin özrün nedir ey Müslüman kardeşim? Allah’ın davası için evinden çıkacaksın diye hanımının surat asması mı? Çocuğunun on beş dakika sonra susacağını bildiğin halde onun arkanda ağlamasına dayanamaman mı? Bana özrünü söyle ki sana kaç kuruşluk olduğunu anlatan Allah’ın ayetlerini sana hatırlatayım;
Eğer onlar (savaşa) çıkmak isteselerdi elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah onların davranışlarını çirkin gördü ve onları geri koydu; onlara «Oturanlarla (kadın ve çocuklarla) beraber oturun!» denildi. – Tevbe, 46
Eğer ERKEKSEN artık oturmayı bırak, ayağa kalk ve oturanlarında elinden tutup kaldır. Ya da kadınlar gibi oturmaya devam et, tercih senin.